126008.fb2
Merih’in Birleşik Gezegenlerdeki Büyük Elçisi; „Komiteyi toplantıya çağırmamın nedeni” diye söze başladı. „Dr. Perera’mn bize anlatacağı önemli bir buluşu olduğunu bildirmesidir. Kendisi Kumandan Norton ile öncelikli kanalı kullanarak hemen temasa geçmemiz için ısrar ediyor. Bu epeyce güç olacak. Dr. Perera’mn açıklaması oldukça teknik bir konu olduğu için, buna geçmeden şimdiki durumumuzun bir özetini yapmak yerinde olacak. Dr. Price bir rapor hazırladı. Oh, evet, burada bulunmayanların özür mesajları da var. Sir Levvis Sands bir konferansa başkanlık ettiğinden bizimle birlikte olamıyor, ve Dr. Taylor da özür dileyerek gelemeyeceğini bildiriyor.” Büyükelçi bu sonuncunun toplantıda bulunmayışına gerçekten memnundu. Kendisine fazla bir çalışma alanı vermeyeceği belli olduktan sonra antropologun Rama’ya karşı ilgisi hızla kaybolmuştu. Birçokları gibi Dr. Taylor da bu hareketli küçük dünyanın ölü olduğunu öğrenince çok büyük düş kırıklığına uğramıştı. Şimdi artık Rama’lı-ların dinsel törenleri ve davranış şekilleri hakkında sansasyonel kitaplar ve makaleler yazma imkanı yoktu. Diğerleri iskeletleri kazıp çanak çömlek sınıflayabilirlerdi. Bu gibi işler Comad Taylor’a göre değildi. Onu komiteye geri getirebilecek tek şey Rama’da Thera veya Pompei’nin ünlü fresklerine benzeyen erotik sanat eserlerinin bulunuşu olabilirdi.
Arkeolog Thelma Price tam aksi görüşteydi, kazılar yapılmasını ve harabelerin bilimsel araştırmaları engelleyecek kişilerden temizlenmesini istiyordu. Akdeniz’in yatağı şehir planlamacıları ve manzara ressamları temizlendikten sonra araştırmalara uygun hale getirilebilmişti. Rama ise böyle bir iş için idealdi, sadece yüz milyon kilometre uzakta oluşu ve onu şahsen ziyaret edememesi çok çan sıkıcı bir durumdu. Arkeolog; „Bildiğiniz gibi” diyerek söze başladı, „Kumandan Norton hiçbir olayla karşılaşmadan otuz kilometrelik bir geziyi tamamlamış bulunuyor. Haritalarınızda „Düz Vadi” adıyla gösterilen garip kanalı inceledi. Bu kanalın ne için yapıldığı anlaşılamadı, fakat — Silindirik Deniz’deki kesinti dışında — Rama’mn hemen hemen boyuna eşit şekilde uzanması nedeniyle önemli olduğu belli ve dairesel dünyada 120 derece aralıklarla yerleştirilmiş iki benzeri daha var.” „Sonra gurup sola — eğer kuzey kutbunu esas alırsak doğuya — dönerek Paris’e ilerledi. Ana girişteki teleskop kamera ile alınan şu fotoğrafta göreceğiniz gibi, Paris birkaç yüz binadan oluşan ve aralarında geniş caddeler bulunan bir gurup.” „Şimdi şu fotoğraflar Kumandan Norton’un gurubu tarafından oraya vardıkları zaman çekilmiş. Eğer Paris bir şehirse çok garip bir şehir. Hiçbir evin penceresi ve hatta kapısı biie olmadığına dikkat edin! Hepsi dümdüz dikdörtgen prizma şeklinde ve birbirinin aynı olarak otuz beş metre yüksekliğinde. Ve hepsi de yerden garip şekilde yükselmiş — hiçbir bağlantı yeri veya kaynak izi yok — bir duvarın yerle birleştiği yeri gösteren şu fotoğrafa bakın — yerle kesintisiz şekilde birleşiyor.” „Ben şahsen burasının bir yerleşim merkezi değil, bir depo, malzeme deposu olduğunu sanıyorum. Bu düşüncemi destekleyen şu fotoğrafa bakın…” „Şu yaklaşık beş santimetre genişliğinde oluk veya raylar bütün caddeler boyunca uzanıyor, ve her eve bir kol ayrılarak doğruca duvardan içeri giriyor. Yirminci yüzyıl başlarındaki tramvay yollan ile şaşırtıcı bir benzerliği var. Bu rayların bir taşıma sisteminin parçası olduğu apaçık ortada.” „Her eve bir genel taşıma sistemi yapmayı hiç düşünmedik. Bu ekonomik yönden çok akılsızca bir hareket olurdu — insanlar her zaman bir kaç yüz metreyi yürüyebilirler. Fakat bu binalar ağır malzeme depoları olarak kullanmıyorlarsa bu raylar o zaman bir anlam kazanıyor.” Dünya elçisi söz aldı: „Bir soru sorabilir miyim?” „Elbette Sir Robert.” „Kumandan Norton bir tek binaya bile giremedi mi?” „Hayır; raporunu dinlediğiniz zaman onun boş yere epey çaba harcamış olduğunu anlayacaksınız. Bir ara bu binalara ancak yer altından girilebileceğini sanmış, sonra bu taşıma sistemi oluklarını bulunca fikrini değiştirmiş.” „Zorla girmeyi denedi mi?” „Patlayıcı maddeler ve ağır aletler olmadan bunu yapamazdı. Ayrıca diğer yaklaşımlar başarısızlığa uğramadan bunu yapmak istemedi.” Dennis Solomons birden araya girdi: „Buldum… Kozalama yapılmış.” „Pardon… anlayamadım.” Bilim tarihçisi açıkladı: „Bu, bir kaç yüzyıl evvel geliştirilmiş bir tekniktir. Diğer bir adı da — naftalinlemek — saklamak istediğiniz bir şey varsa plastik bir zarf içine yerleştirir, içine de etkisiz bir gaz doldurup mühürlersiniz. Bu tekniğin esas amacı, savaşlar arasında askeri malzemeyi saklamaktı. Bir defasında bütün bir gemi için uygulama yapıldı. Şimdi bile depo sıkıntısı çeken müzelerde kullanılıyor. Smithsonian Enstitüsündeki yüzlerce yıllık kozalarda neler bulunduğunu bilen pek yok.” Carlisle Perera pek sabırlı bir insan değildi. Bombasını patlatmak için içi içine sığmıyordu ve artık kendini tutamayacaktı.
„Lütfen Bay Elçi!” diyerek yüksek sesle araya girdi, „bütün bunlar çok ilginç, fakat vereceğim bilginin çok acele olduğunu hissediyorum.” „Başka bir nokta yoksa… buyurun Dr. Perera.” Conrad Taylor’un aksine uzay biologu Rama’yı düş kırıklığı yaratan bir yer gibi görmüyordu. Artık onun da Rama’da hayat bulmayı beklemediği bir gerçekti. fakat eninde sonunda bu fantastik dünyayı yaratan varlıkların bir takım kalıntılarının bulunacağına emindi. Araştırmalar daha yeni başlamıştı, fakat Endeavour’un şimdiki, neredeyse Güneş’e sürtünecek biçimdeki yörüngesinden kaçmasından önce kullanabilecekleri zaman da çok sınırlıydı.
Fakat şimdi, eğer hesapları doğru ise, insanlığın Rama ile olan teması korktuğundan da kısa olacaktı. Bir nokta gözden kaçmıştı — çünkü o kadar büyüktü ki kimse dikkat etmemişti.
„Son aldığımız bilgilere göre” Perera söze başladı. „Rama’da bir gurup Silindirik Deniz’e doğru yol alırken Kumandan Norton yönetiminde başka bir gurup da Alfa merdivenlerinin dibinde bir üs kurmakla meşgul. Bu üs kurulduktan sonra Norton aynı anda iki keşif gurubu daha göndermeyi düşünüyor. Bu yoldan elindeki sınırlı insan gücünü en etkin şekilde kullanmak istiyor.” „Bu iyi bir plan. Fakat bunu yerine getirmeye vakitleri yok. Yani, acele alarm verilmesini ve en az yirmi dört saat için tümüyle geri çekilmeye derhal hazırlanmalarını istiyorum. Nedenini de derhal açıklayayım…
„Rama’daki oldukça belirgin bir anormalliği kimsenin farkedememesi çok garip. Şu anda Venüs’ün yörüngesi içinde — buna rağmen içerisi hâlâ donma noktasında. Fakat bulunduğu yerde Güneş ışığını direkt olarak alan bir cismin ısısı beş yüz derecedir!” „Bunun nedeni açık… Rama ısınacak vakit bulamadı. Yıldızlar arası uzayda mutlak sıfıra — eksi iki yüz yetmiş derece — kadar soğumuş olmalıdır. Şimdi ise Güneş’e yaklaşıyor, dış kabuğu şu anda erimiş bir kurşun kadar sıcak olmalı. Fakat ısı yarım kilometrelik kabuktan içeriye geçinceye kadar içi soğuk kalacak.”
„Sıcak bir kabuğun içine dondurma konan üir yiyecek vardı… ismini hatırlayamıyorum…” „Pişmiş Alaska… maalesef Birleşik Gezegenlerdeki ziyafetlerin de ünlü tatlısıdır.” „Teşekkürler Sir Robert? İşte Rama’da şu andaki durum budur, fakat uzun sürmeyecek. Bütün geçtiğimiz haftalar boyunca Güneş ısısı içeri işlemekle meşguldü ve bir kaç saat içinde içerde büyük bir ısı yükselmesi bekliyoruz. Isı mükemmel bir tropik iklim sıcaklığından fazla olmayacak. Fakat asıl mesele bu değil, Rama’yı gene de bir süre için boşaltmak zorunda kalacağız.” „Öyleyse problem nedir?” „Size bir tek kelime ile cevap vereceğim Bay Elçi. Fırtınalar.”