126008.fb2
Teğmen James Pak, Endeavour’da bulunan en küçük rütbeli subaydı ve bu yolculuk da onun derin uzayda yaptığı dördüncü görevdi. Hırslıydı, yükselme zamanı gelmişti, diğer taraftan bir sürü kuralı bozmakla suçlanıyordu. Bu nedenle düşündüğü şey üzerinde karar vermesi uzun bir süre aldı.
Bu bir kumar olacaktı; eğer kaybederse başı iyice derde girecekti. Yalnız mesleğini tehlikeye atmakla kalmayacak, belki de canını riske sokacaktı. Fakat eğer kazanırsa bir kahraman olacaktı. Karar verebilmesine yol açan olay ise bu düşünceler değildi. Eğer hiçbir şey yapmazsa ömrünün sonuna kadar bu şansı kaçırmış olduğuna üzüleceğini kesin olarak biliyordu. Gene de kaptandan özel bir görüşme isterken hâlâ tereddüt içindeydi.
Norton genç subayın yüzündeki kararsız anlatımı incelerken kendine ‘Bu kez ne var acaba?’ diye soruyordu. Boris Rodrigo ile aralarında geçen ilginç konuşmayı hatırladı… hayır… bu o tür bir görüşme olmayacaktı, Jimmy kesinlikle dindar bir tip değildi, onun, işi dışında görülen bütün uğraşları, ikisini de bir arada mükemmel yürüttüğü spor ve seksti.
Mürettebatla ilgili olarak karşılaştığı ilk problem bu değildi ve Norton bunun sonuncu da olmayacağını biliyordu. Bu kabinde bir kumandanın karşılaşabileceği bütün problemlerle — görev sırasında program dışı bir doğum gibi klasik bir sürpriz hariç — karşılaşmıştı. Bu doğum konusunda artık bir zaman meselesi olduğu yolunda gemide sayısız şakalar yapılıyordu.
„Evet Jimmy, ne var?” „Bir fikrim var kumandanım. Güney kıtasına — hatta güney kutbuna nasıl ulaşabileceğimizi biliyorum.” „Anlıyorum. Bunu nasıl yapmamızı öneriyorsun?” „Şey… oraya uçarak efendim.” „Jimmy, bu konuda elimde tam beş öneri var — Dün-ya’dan gelen saçmalıkları da eklersen daha fazla. Uzay jetlerimizi bu işe göre ayqrlama çareleri aradık, fakat havanın varlığı ve çekim gücü onları yetersiz kılıyor. On kilometre yol almadan yakıtları tükenecek.” „Bunu biliyorum. Fakat benim önerim daha değişik.” Teğmen Pak’ın davranışında kendine tam bir güven fakat hâkim olmaya çalıştığı bir sinirlilik açıkça göze çarpıyordu. Norton oldukça şaşırmıştı. Bu çocuk neden korkuyordu? Yapacağı mantıksız bir öneriye bile ne kumandanın ne de kimsenin gülmeyeceğini bilmesi gerekirdi.
„Evet! Devam et. Eğer işimize yararsa yükselmenin öne alınmasını sağlarım.” Bu yarı ciddi yarı şaka sözler Jimmy’nin üzerinde beklediği etkiyi uyandırmadı, Jimmy zorla gülümsemeye çalıştı, birkaç kez söze yanlış başlayıp kekeledikten sonra konuya dolaylı yoldan girmeye karar verdi.
„Biliyorsunuz kumandanım, geçen yıl Ay Olimpiyat-ları’na katılmıştım.” „Evet kazanamadığına üzüldüm.” „Kullandığım araç çok kötüydü. Hatanın nerede olduğunu biliyordum. Merih’te gizlice bu konu üzerinde çalışan arkadaşlarım var. Herkesi şaşırtmak istiyorduk…” „Merih’te mi? Fakat orada bu sporla…” „Qok kimse uğraşmıyor — Bu spor orada çok yeni, yalnız Xante Spor Sahasında denendi. Bu spor için Güneş Sistemindeki en iyi hava dinamiği Merih’te bulunu-
yor. Eğer o atmosferde uçabilirseniz, her yerde uçabilirsiniz… Şimdi, benim düşüncem şu: Eğer Merihliler bütün teknik bilgilerini kullanarak, çekim gücü Merih’in yarısı olan Ay’da çalışabilecek bir araç yapsalar…” „Bu mantıklı bir düşünce, fakat bize ne yararı olacak?” Aslında Norton onun nereye varmak istediğini anlamıştı, fakat ana noktaya yine Jimmy’nin dokunmasını istiyordu.
„İşte, Lovvell şehrinde yaşayan bazı arkadaşlarımla işbirliği kurdum. Bana şimdiye kadar hiç görülmemiş bazı özellikleri olan mükemmel bir uçucu yaptılar. Ay çekiminde. Olimpiyat Stadında büyük heyecan yaratacak.” „Ve sen de altın madalyayı kazanacaksın.” „Umarım.” „Bir bakalım. Eğer senin düşünceni doğru anladıysam, altıda bir çekim gücünde Ay Olitnpiyatları’na katılabilecek bir hava bisikleti, Rama’nın çekimsiz ortamında çok daha başarılı olabilir. Onunla eksen boyunca kuzey kutbundan güney kutbuna uçup geri dönebilirsin.” „Evet — Kolayca. Sadece gidiş hiç durmadan üç saat sürer. Ayrıca eksenden uzaklaşmadıkça istenen yerde durup rahatça dinlenmek mümkün.” „Çok parlak bir fikir, seni kutlarım. Yazık ki hava bisikletleri normal uzay araştırma malzemesi arasında olmadığından gemi deposunda bulunmuyor.” Jimmy söyleyeceklerini toplamakta zorluk çekiyor gibiydi. Ağzını birkaç kez açıp kapadı, bir şey söylemek istedi, sonra sustu.
„Pekala Jimmy, kayıtlara geçmek için değil, yalnız çok merak ettiğimden soruyorum. O nesneyi gemiye nasıl soktun?” „Şey… eğlence malzemesi arasında.” „Eh! Pek de yanlış sayılmaz. Ağırlığı ne kadar?” „Yalnız yirmi kilogram.”
„Yalnız mı?.. Gene de pek korktuğum kadar değil. As-Imda bu ağırlıkta bir hava bisikleti yapabilmenize çok şaş-tm.” „On beş kilo gelenleri de var. Fakat onlar çok narin yapıda oluyor ve basit bir dönüş bile yapmaya kalkınca genellikle katlanıveriyorlar. Benim Yusufçuk Böceğimde böyle bir tehlike yok. Demin anlattığım gibi tam bir hava akrobatıdır o.” „Yusufçuk — güzel isim. Şimdi bana onu nasıl kullanmayı planladığını anlat, ben de seni yükselttireyim mi? Yoksa harp divanına mı vereyim, yahut her ikisini de mi yapayım, karar vereceğim.”