126008.fb2 Rama ?le bulu?ma - читать онлайн бесплатно полную версию книги . Страница 26

Rama ?le bulu?ma - читать онлайн бесплатно полную версию книги . Страница 26

İLK UÇUŞ

Yusufçuk gerçekten güzel bir isimdi. Uzun ve uca doğru incelen kanatları, değişik yönlerden vuran ışıkların etkisiyle parıldayıp gökkuşağı renkleri yansıtmasa, hemen hemen gözle görülemiyordu. Sanki bir uçak şekline sokulmuş narin bir süsleme, bir sabun köpüğüyle kaplanmıştı. Uçağı kaplayan zarf, yalnız birkaç molekül kalınlığında, fakat saatte elli kilometrelik bir uçuşun hareketlerine dayanabilecek kadar sağlam, ince bir organik filmdi.

Uçucunun hareket enerjisini sağlayan ve hareketlerini kontrol eden pilot — bu iki işi de bir arada yapmak zorundaydı — hava mukavemetini önlemek için uçağın tam ortasındaki çok küçük bir yerde yarı yatay durumda oturuyordu. Kontrol aygıtı; ileri, geri, sağa ve sola manevraları yöneten basit bir çubuktu. Uçaktaki tek araç burun kısmına asılı ve rüzgârın yönünü gösteren ince bir kurdeleydi.

Uçucu ana girişte monte edildikten sonra, Jimmy Pak ona kimsenin dokunmasına izin vermemişti. Hantal ve beceriksizce bir tutuş tek bir tel inceliğindeki gövde iskeletini kolaylıkla kırabilir ve o parıldayan kanatlar hoyrat parmakların kurbanı olabilirdi. Alet o kadar şeffaftı ki orada bir şeyin durduğuna inanmak çok zordu.

Jimmy’nin aletin içine girişini seyrederken Kumandan Norton’un aklında başka düşünceler vardı. Eğer bu tel kalınlığındaki çerçeveden bir tanesi, eğer Yusufçuk Si-lindirik Deniz’in öbür yanmdayken kırılacak olursa, Jimmy sağ olarak aşağı inmeyi basarsa da geri dönmek için yol bulamayacaktı. Diğer taraftan uzay araştırmalarının en kutsal kurallarından birini çiğneyerek, bilinmeyen ve hiçbir şekilde yardım imkânı olmayan bir bölgeye, bir insanı tek başına gönderiyorlardı. Tek tesellileri onu devamlı göz altında tutabilme ve her an onunla temas halinde olabilme şansları olmasıydı. Bir felaketle de karşılaşsa ona ne olduğunu kesinlikle bileceklerdi.

Bununla beraber; bu fırsat kaçırılmayacak kadar güzeldi. Eğer insan kadere veya geleceğe inanıyorsa, Ra-ma’nın öbür yanına ulaşmak ve güney kutbunun dört yanını ve gizlediği sırları görmek için ele geçen bu fırsatı kaçırmak, bu inançlara ihanet etmek olurdu. Jimmy mürettebatın hepsinden büyük bir işe giriştiğini biliyordu. Fakat bu, göze alınması gereken bir riskti, eğer başarısız olursa, bu da oyunun bir kuralıydı. İnsan her zaman kazanamazdı ya… Dr. Laura Ernst onu uyarmaya başladı.

„Şimdi beni iyi dinle Jimmy, kendini çok fazla yormaman önemli. Unutma, burada, eksende oksijen düzeyi çok düşük. Soluğunun kesildiğini hissettiğin anda dur ve otuz saniye derin nefes al… fazla da değil.” Jimmy kontrolları denerken onun söylediklerini dalgın bir şekilde onaylıyordu. Küçük pilot kabininin beş metre gerisinde bir dikme üzerinde tek bir parçadan oluşan havalanma ve dümen sistemi dönmeye, kanadın tam ortasında bulunan sarkık, küçük kanatçıklar da aşağı yukarı oynamaya başladı.

Joe Calvert iki yüz elli yıllık savaş filimlerinin etkisiyle: „Pervaneyi çevirmemi ister misin?” dedi. „Ateşleme! Kontağı aç!” Belki de Jimmy’den başka kimse onun neden bah-

settiğini anlamıyordu, fakat bu hali gergin havayı gidermeye yaramıştı.

Jimmy ayak pedallarını çok yavaş şekilde çevirmeye başladı, tıpkı kanatlar ve gövde gibi, hafif bir iskeletin çok ince film tabakasıyla kaplanması suretiyle yapılmış olan narin pervane dönmeye başladı. Birkaç devir yaptıktan sonra göze hiç görünmez oldu… ve Yusufçuk yola çıktı.

ilk önce ana girişten Rama’nın ekseni boyunca dümdüz ileri gitti, yüz metre sonra pedal çevirmeyi bıraktı. Tümüyle aerodinamik bir aracın havada hareketsiz olarak durduğunu görmek çok garipti. Çok büyük uzay istasyonları içinde yapılabilen küçük çapta bazı uygulamalar dışında, herhalde böyle bir şey ilk kez görülüyordu. Norton seslendi: „Rahat kullanabiliyor musun?” „Çalışması iyi fakat dengesi çok zayıf. Bunun nedenini biliyorum — Çekimsizlik. Bir kilometre kadar alçalsam iyi olacak.” „Hey! Bir dakika… Bu emniyetli mi?” Jimmy yükseklik kaybederek en büyük avantajından fedakârlık yapıyordu. Kesinlikle eksende kaldığı sürece o ve Yusufçuk tam anlamıyla ağırlıksızdılar. Hiç güç sarfet-meden istediği yerde durabilir, hatta dilerse bir uyku bile çekebilirdi. Fakat Rama’nın etrafında döndüğü ana çizgiden ayrıldığı takdirde, santrfüj gücün yana çekim etkisinin ağırlığı kendini göstermeye başlayacaktı.

Bu şekilde, kendini bu yükseklikte tutmayı başaramadığı sürece yükseklik kaybedecek, aynı anda da ağırlık kazanacaktı. Bu, gittikçe hızlanan bir hareket olacak ve sonu felaketle bitecekti. Rama düzlüğündeki çekim, Yu-sufçuk’un çalışması için düşünülen ortamın iki katıydı. Jimmy başarılı şekilde güvenli bir iniş yapsa bile bir daha havalanamazdı.

Fakat o, bütün bunları düşünmüştü ve bu güvenle kumandanına cevap verdi: „Onda bir G’yi hiçbir sıkıntı çekmeden kaldırabilirim. Ayrıca Yusufçuk yoğun bir atmosferde daha kolay yönetilebilir.” Yavaş, tembel bir şekilde spiral çizen Yusufçuk, Alfa merdivenlerini izleyerek gökyüzünde süzüldü. Bazı yönlerden bakıldığında hava bisikleti hemen hemen görünmez oluyor, Jimmy de boşlukta bir yere oturmuş çılgınca pedal çevirir gibi görünüyordu. Bazen saatte otuz kilometrelik bir hıza erişiyor, sonra birden pedal çevirmeyi bırakarak tekrar hızlanmadan önce uçağın kontrollarını inceliyordu. Bu arada Rama’nm eğri duvarlarından uzak kalmaya da özen gösteriyordu.

Yusufçuk’un eksenden daha alt yüksekliklerde daha kolay idare edilebileceği çok geçmeden açıkça anlaşılmıştı. Artık dengesini bulmuştu ve her açıda kendi etrafında yuvarlanmıyordu, o kadar ki, kanatları yedi kilometre aşağıdaki düzlüğe her an paralel şekilde uçmaya başlamıştı. Jimmy çeşitli büyüklükte geniş daireler çizdikten sonra tekrar yukarı tırmanmaya başladı. Sonunda ana girişte kendisini izleyen arkadaşlarından birkaç metre uzakta durdu ve hiç akla gelmeyen bir konuyu, bu havada uçan örümcek ağını ana girişe nasıl yanaştıracağını düşünmeye başladı.

Norton yarı şaka sordu: „Bir ip atalım mı?” „Hayır kaptan bu işi kendim halletmem lazım — Güney Kutbuna gittiğim zaman kimseden yardım isteyemeyeceğini.” Bir süre oturduğu yerde düşündü. Sonra Yusufçuğu çok kısa pedal darbeleriyle yavaş yavaş ana girişe yaklaştırmaya başladı. Her pedal darbesi arasında çok hafif de olsa havanın çekişi nedeniyle hızı kesiliyordu. Ana girişe beş metre kala, hava bisikleti çok yavaş bir şekilde ilerlerken Jimmy gemisini terk etti, ona girişin çevresine gerili iplere doğru yüzdü, tuttu ve hemen dönerek diğer eliyle yaklaşan bisikleti durdurdu. Bu manevralar o kadar ustaca yapılmıştı ki çevredekilerin alkışlarıyla karşılandı.

Joe Calvert onu sevinçle kucakladı: „Mükemmel bir gösteriydi…” „Bu iş çok düzensiz oldu. Fakat artık ne yapacağımı biliyorum. Yirmi metrelik bir ipe bağlı yapışkan bomba alacağım, onunla nereye istersem yanaşabilirim.” Doktor emretti: „Bileğini bana uzat Jimmy ve şu torbaya da üfle. Biraz da kan örneği alacağım. Nefes alıp vermekte zorluk çektin mi?” „Bu yükseklikte evet… hey… niçin kan alacaksınız?” „Şeker düzeyi için. Ancak bundan sonra sana ne kadar enerji harcadığını söyleyebilirim. Bu görev için yeteri kadar yakıt taşıdığından emin olmamız lazım… Bu arada aklıma gelmişken sorayım; hava bisikletinde en uzun süre havada kalma rekoru ne kadar?” „İki saat yirmi beş dakika, üç nokta altı saniye. Ay’da elbette — olimpik kubbe çevresinde iki kilometrelik tur.” „Ve sen buna altı saat dayanabileceğini düşünüyorsun!” „İstediğim an durup dinlenebileceğime göre, kolayca dayanabilirim. Ay’da hava bisikleti kullanmak, buraya oranla iki kat zordur.” „Tamam Jimmy — Laboratuvara gidelim. Bu örnekleri analiz ettikten sonra sana git veya gitme diyebilirim. Peşin ümit vermek istemem fakat — bu işi başarabileceğini sanıyorum.” Jimmy’nin heyecandan bembeyaz olan yüzüne büyük bir tebessüm yayıldı. Dr. Ernst ile birlikte gemiye dönmek üzere koridorda ilerlerken arkadaşlarına seslendi.

„Lütfen uçucuya el sürmeyin. Kimsenin yumruğunu kanatlardan geçirmesini istemiyorum.” Kumandan söz verdi: „Merak etme, bunu sağlayacağım Jimmy.” Sonra radyodan seslendi: „Yusufçuk herkese yasak bölge ilan edilmiştir… Ben dahil.”