126008.fb2 Rama ?le bulu?ma - читать онлайн бесплатно полную версию книги . Страница 29

Rama ?le bulu?ma - читать онлайн бесплатно полную версию книги . Страница 29

İKARUS

Yusufçuk yavaş yavaş etrafında parçalanırken Jimmy Pak durumunu radyo ile ancak bildirebildi: „Kanatlar bükülüyor… düşüyorum… düşüyorum!” Sol kanat tam ortasından çatırdayarak koptu ve ayrılan parça düşen bir yaprak gibi süzülerek aşağılarda kayboldu. Sağ kanat ise daha karmaşık bir gösteriyle tam dibinden öyle bir açıyla büküldü ki ucu geriye gelerek kuyruğun üstüne yapıştı. Jimmy kendisini gökyüzünden yavaş yavaş düşen bir uçurtmanın üzerinde oturuyor sandı.

Buna rağmen tam anlamıyla çaresiz değildi. Pedallar ve pervane hâlâ çalışıyordu. Gücü oldukça uçucuyu biraz kontrol edebilme şansı vardı. Belki daha beş dakika onu kullanabilirdi.

Denize ulaşma şansı var mıydı? Hayır — Deniz çok, çok uzaktaydı. Sonra hâlâ Dünya’daki şartlara göre düşündüğünü farketti. Çok iyi bir yüzücü olmasına rağmen denizden kurtarılması saatler alacaktı, bu arada denizin zehirli sularının onu öldüreceğine kuşku yoktu. Tek çaresi karaya inebilmekti. Dik güney uçurumu sonra düşüneceği bir engel olacaktı — eğer bir ‘sonra’ varsa.

Bu onda bir çekim gücünde çok yavaş düşüyordu, fakat yakında eksenden uzaklaştıkça, gittikçe hızlanacaktı. Diğer taraftan havadaki anaforlar ve çalkantı, durumu daha karmaşık hale getirmişti ve şans eseri olarak onun büyük bir düşme hızı kazanmasını engelliyordu. Pervaneyi çevirmese bile kaba bir paraşüt gibi hareket edecekti. Jimmy’nin sağlayabildiği birkaç kilogramlık itme gücü hayat ve ölüm arasındaki farkı belirleyecekti ve onun da tek ümidi buydu.

Ana giriş konuşmayı kesmişti. Arkadaşları onun başına gelenleri tümüyle görüyor, sözlerinin ona yararlı olamayacağını biliyorlardı. Jimmy şu anda hayatının en ustalıklı uçuşunu yapıyordu. Buruk bir espriyle içinden seyircisinin çok az olduğunu ve ne yazık ki gösterisinin en ustaca kısımlarını anlayamayacaklarını düşündü.

Aşağıya geniş bir çember çizerek iniyordu. Uçucunun gövdesini mümkün olduğu kadar düz tutmayı başarabildi-ği takdirde kurtulma şansı oldukça fazlaydı. Pedal çevirmesi Yusufçuk’u uçar vaziyette tutmaya yardım ediyordu ama fazla zorlayıp zaten kırılmış olan kanatların gövdeden ayrılmasına yol açmak istemiyordu. Daireler çizerken yönü ne zaman güneye dönse, Rama’nm onun şerefine düzenlediği fantastik gösteriyi daha fazla takdir ediyordu.

Büyük Boynuz’un ucundan, altındaki altı sivri iğneye şerare akımı hâlâ devam ediyordu, fakat bu akım şimdi sırayla döner bir düzen göstermeye başlamıştı. Altı sivri ateş şeridi, Rama’nm dönüşüne ters yönde, her birkaç saniyede bir tur atarak dönüyordu. Jimmy dev bir elektrik motorunun çalışmasını izlediğini sandı, belki de bu gerçeğe pek uzak bir düşünce değildi.

Geniş çemberler çizerek altındaki düzlüğe ulaşan yolun yarısına gelmişti ki, bu hava fişekleri gösterisi birdenbire sona erdi. Havadaki gerilimin azaldığını hissediyor ve bakmaya gerek görmeden kollarındaki tüylerin artık dik durmadığını biliyordu. Hayatı için vermekte olduğu savaşın son birkaç dakikasında onu engelleyecek veya aklını karıştıracak bir şey kalmamıştı.

Şimdi iniş yapacağı bölgeden emin olması gerekiyordu. Bu nedenle aşağıyı daha dikkatle incelemeye başladı. Bu bölgenin büyük kısmı ona bir bilmece gibi görünen dama tahtası gibi bölümlere ayrılmıştı. Sanki deli bir manzara bahçıvanına aklından geçenleri en son noktasına kadar uygulaması için yetki verilmiş ve o bildiğini yaparken de hiç karışılmamıştı. Dama tahtasının karelerinin bir kenarı yaklaşık olarak bir kilometre uzunluktaydı ve çoğu dümdüzdü. Bunların katı olduğundan kuşku duyuyordu, ayrıca renkleri ve yapıları çok değişikti. Karar verebilmek için son dakikaya kadar beklemeyi uygun buldu… eğer bir seçme şansı olabilirse.

İnişe birkaç yüz metre kala ana girişi son kez aradı.

„Bisikleti hâlâ biraz kontrol edebiliyorum… birkaç dakikaya kadar inmiş olacağım… sizi sonra ararım.” Bu çok iyimser bir konuşmaydı ve herkes bunun farkındaydı. Jimmy korkusuzca ve sonuna kadar savaşarak düştüğünü arkadaşlarının bilmesini istiyordu.

Gerçekten de büyük bir korku hissetmiyordu. Özellikle kendini cesur bir insan olarak düşünmediğinden, bu onu şaşırtıyordu. Sanki kendisine tamamen yabancı birinin mücadelesini seyrediyor ve hiç karışmıyordu. Daha çok, hava dinamiğinin çok ilginç bir problemini inceliyor ve çeşitli parametreler değiştirerek sonuçlarını gözlüyordu. Hemen hemen duyduğu tek heyecan — en önemlisi yaklaşan Ay Olimpiyatları olan — kaçırdığı fırsatlar için duyduğu hafif bir üzüntüydü. Gelecek için şu anda kesinlikle bildiği tek şey vardı: Yusufçuk artık Ay’da hiçbir zaman yarışamaya-caktı.

Yüz metre daha kalmıştı; ilerleme hızı oldukça uygun gözüküyordu, fakat acaba düşme hızı neydi? İşte… şansı biraz iyi gidiyordu inmek üzere olduğu yer tam anlamıyla düzdü. Artık bütün gücüyle pervaneyi son kez ve en hızlı şekilde döndürmeliydi… şimdi! Görevini yapmış olan sağ kanat sonunda kökünden yırtılarak ayrıldı. Yusufçuk havada yuvarlanmaya başlamıştı. Jimmy vücudunu dönüş yönünün aksine atarak durumu düzeltmeye çalıştı. Yere çarptığı zaman on altı kilometre yukardaki dünyanın eğri görüntüsüne bakıyordu.

Gökyüzünün ona karşı bu kadar sert oluşu çok haksız ve mantıksız bir davranıştı.