126008.fb2
Merih elçisi konuşmayı açtı: „Hepinizin çok iyi bildiği gibi, son toplantımızdan bu yana çok şey oldu. Görüşüp karar vermemiz gereken bir sürü konu var. Bu nedenle Merkür’den değerli meslektaşımızın aramızda bulunamadığına çok üzgün olduğumu belirtmek isterim.” Bu sözler pek doğru değildi. Dr. Bose, Sayın Merkür Büyükelçisinin toplantıda bulunamayışından sadece üzüntü duymakla kalmıyordu, doğrusunu söylemek gerekirse oldukça endişeleniyordu. Bütün diplomatik içgüdüleri ona bir şeyler döndüğünü söylüyor ve bilgi kaynaklarının kusursuz olmasına rağmen, hiçbir ipucu elde edemiyordu.
Büyükelçinin özür mektubu çok nazik ve tümüyle bir şey anlatmayacak kadar basmakalıptı. Sayın Büyükelçi a-cele ve geri bırakamayacağı kadar önemli bir işi nedeniyle şahsen veya video yoluyla toplantıya katılamayacağ’m üzülerek bildiriyordu. Dr. Bose, Rama’dan daha acele veya önemli bir işin olabileceğine inanamıyordu.
„İki üyemiz konuşmak için söz istediler. İlk sözü Profesör Davidson’a vermek istiyorum.” Komitedeki diğer bilim adamları arasında bir heyecan dalgası esti. İçlerinden copu, çok iyi bilinen bir kozmik görüşe sahip olan astronomun Uzay Danışma Merkezi’nin İdare Meclisi Başkanlığına uygun bir adam olmadığını düşünüyorlardı. Profesör herkeste, yıldızlar ve galaksilerden oluşan muhteşem evrende, insanlardan başka zekâ belirtisi gösterecek başka hayat türüne rastlama şansının olmadığına kesinlikle inandığına ve böyle bir şeyi aramakla uğraşmanın boş caba harcamak olduğunu düşündüğüne dair olumsuz izlenimler bırakmıştı. Bu düşünceleri onu, tam zıddı düşünceleri savunan Dr. Perera gibi uzay biyologlarına sevdiremiyordu. Onlara göre ise evrenin tüm amacı zekâyı üretmekti, esas olan zekâydı, astronomik harikalar onlar için alay konusuydu. ‘Ölü madde’ deyimi ise en eğlendikleri şeydi.
„Sayın elçi” Profesör konuşmaya başlamıştı, „Son birkaç gündür Rama’nın garip davranışlarını inceliyorum ve bazıları oldukça şaşırtıcı olsa da bulduğum sonuçları takdim etmek istiyorum.” Dr. Perera oldukça şaşırmış görünüyordu. Profesör Davidson’u şaşırtan her şeyi bütün gücüyle destekleyebilirdi. Profesör devam etti:
„Her şeyden önce genç Teğmen güney yarımküresine uçtuğu zaman olağanüstü olaylar dizisi oldu. Elektrik deşarjları; seyredilmesi çok ilginç olmasına rağmen, o kadar önemli değil. Oldukça küçük enerji taşıdıklarını kanıtlamak çok kolay. Bunlar Rama’nın dönüş hızının ve yörünge eğiminin değişmesiyle, yani uzaydaki yönüyle ilgili. İşte bu tahmin edilemeyecek kadar büyük bir enerji miktarını gösteriyor. Mr… şey… Mr. Pak’ın az daha hayatına mal olacak olan deşarjlar bu enerjinin sadece ufak bir bölümü. Belki de güney kutbundaki dev şimşek gösterileriyle zayıflatılması gereken bir sıkıntı. Bundan iki sonuç çıkartıyorum.”… „Bir uzay gemisi — fantastik büyüklüğüne rağmen Rama’-ya bir uzay gemisi demeliyiz — durumunda bazı değişiklikler yapmaya başladığı zaman yörünge değişikliğine hazırlanıyor demektir. Bu nedenle de, Rama’nın yıldızlara geri dönmek yerine. Güneşimizin başka bir gezegeni olmaya hazırlandığına inananların fikirlerini ciddiye almanvz gerekir.”… „Bu durumda Endeavour alarga etmeye — uzay jemileri için de böyle denir değil mi? — derhal hazırlanmalıdır. Rama’ya hâlâ bitişik durumda yol aldığından gerçek bir tehlike içindedir. Aslında Kumandan Norton’un bütün bu olasılıkları göz önüne aldığına eminim, fakat ona ek bir uyarı göndermemiz gerektiğine inanıyorum.” „Çok teşekkür ederiz Profesör Davidson. Evet… Dr. Solomons?” Bilim tarihçisi söz istemişti: „Bu konuda kafamı kurcalayan bir düşünceyi açmak istiyorum. Anlaşıldığına göre Rama, dönüş hızındaki değişikliği herhangi bir jet veya başka bir reaksiyon aleti kullanmadan gerçekleştirmiş. Bana göre iki seçenek kalıyor: Birincisi, içinde jiroskop veya benzeri araçları varsa bunların aşırı büyüklükte olmaları lazım. Öyleyse neredeler? Diğer taraftan bizim bildiğimiz fizik kurallarını tersine çevirecek ikinci seçenek ise reaksiyonsuz bir itici güç sistemidir. Buna da uzay güdümü deniyor ve Profesör Davidson da buna inanmıyor. Eğer durum böyle ise, Rama’nın yapamayacağı bir şey yoktur ve yapacaklarını ise, en kaba fiziksel düzeyde bile, önceden kestirmemize imkân yoktur.” Diplomatlar bu iki konuşma sonunda oldukça şaşırmışlardı. Profesör Davidson zaten bugün yeterince yalnız kalmıştı. Berabere kalmayı kabul edemezdi.
„Eğer izin verirseniz, vazgeçmeye zorlanmadıkça ben fizik kanunlarına bağlı kalmaya kararlıyım. Eğer Rama’nın içinde bazı jiroskoplar bulamadıysak, bu çok iyi araştırma yapmadığımızdan veya doğru yere bakmadığımızdan olmuştur.” Büyükelçi Bose, Dr. Perera’nın sabırsızlandığını görüyordu. Uzay biyologunun aslında başarıyla yarattığı spekülasyon nedeniyle herkesten çok mutlu olması gerekirdi. Fakat o bunları hiçbir zaman yeterli bulmamıştı. Çoktandır verimini artırmaya başlayan bilimi ona dün gece yeni buluşlar getirmişti ve ilk kez olarak elinde fiziksel gerçekler vardı.
„Çok güzel,” dedi Dr. Bose. „Eğer başka konuşma yoksa… Dr. Perera’nırubize çok önemli bilgiler vereceğini biliyorum.” „Teşekkür sayın Büyükelçi. Hepinizin bildiği gibi en sonunda Rama hayat biçimi ile ilgili bir örnek elde edebildik. Endeavour Tıp Subayı Operatör Dr. Ernst parçaladığı örümceğe benzer yaratıkla ilgili tam bir raporu bize yolladı”… „Şunu söylemeliyim ki elde ettiği sonuçların bazıları çok şaşırtıcı ve başka şartlar altında olsaydık bunlara inanmayı kesinlikle reddederdim. Örümcek tümüyle organik bir yapıya sahip, fakat kimyası bizimkinden çeşitli yönlerden farklılık gösteriyor. İçinde oldukça büyük oranda hafif madenler bulunuyor. Her şeye rağmen ona bir hayvan demekte çeşitli temel nedenlerle tereddüt ediyorum.”… „İlk önce; bir ağzı, midesi, hazım sistemi… yani yemek yiyebileceği hiçbir şeyi yok. Ayrıca hava alabileceği bir delik, ciğer, kan ve üreme organları gibi şeyler de bulunmuyor.”…
„Öyle ise onda neler bulunduğunu merak edebilirsiniz. Söyleyeyim; üç ayağını ve üç duyargasını kontrol eden basit bir kas yapısı var. Ayrıca beyni var, oldukça kompleks bir yapıda ve büyük bölümü yaratığın olağanüstü gelişmiş üç gözlü görme duyusunu yönetiyor. Fakat.! vücudunun yüzde sekseni bal peteği şeklinde büyük pillerden oluşmuş ve bu piller de, yaratığı kesmeye başladığı zaman Dr. Ernst’e oldukça tatsız bir şaka yaptı. Eğer biraz dikkat etseydi bunu zamanında farkedebilirdi. Çünkü, ancak bir avuç deniz hayvanjmnda bulunmasına rağmen, Dünya’da da eşi bulunan tek Rama bünyesi bu.”… „Örümceğin büyük bölümü, tıpkı elektrikli yılan ve torpil balıklarında gördüklerimize çok benzeyen bir bataryadan başka bir şey değil. Böyle olduğu halde yaratık bunları kendini savunmak için kullanmıyor. Bu güç onun enerji kaynağı. Bu nedenle de yiyecek ve nefes alacak organları bulunmuyor. Yani yaratığın böyle ilkel araçlara ihtiyacı yok. Bunun da anlamı… bu yaratık vakum bir ortamda evindeki kadar rahattır.”… „Şimdi elimizde öyle bir yaratık modeli var ki, bütün amaçları ve davranışları ne olursa olsun, hareket eden bir gözden başka bir şey değil, hiçbir iş görebilecek organı yok, o duyargalar çok güçsüz. Bütün bunları bana başkası anlatmış olsa ben bu yaratığa bir keşif ve araştırma aygıtı derdim.”… „Onun davranışları tümüyle bu anlatıma uyuyor. Çünkü örümceklerin bütün yaptıkları etrafa koşuşup her şeye bakmak, incelemek. Evet bütün yaptıkları bu.”…
„Fakat diğer hayvanlar farklı. Yengeç, deniz yıldızı, köpekbalıkları — başka isimler de konabilir — bunlar çevrelerindeki eşyaların yerini değiştirebilirler ve her birinin belirli bir görev için yetiştirildikleri belli. Bunların da elektrikle işlediklerini sanıyorum çünkü, örümcek gibi hiçbirinde ağıza benzer bir şey görülmüyor.”… „Bu açıklamalarımdan çıkan biyolojik problemleri hepinizin anladığını sanıyorum. Bu gibi yaratıklar doğal bir gelişim gösterebilir mi? Hiç sanmıyorum. Bunlar tıpkı belirli işler için yapılmış makinelere benziyorlar. Eğer bir isim vermem gerekiyorsa, ben bunların robot olduklarını söyleyebilirim — biyolojik robotlar — işte bunun Dünya üzerinde bir eşi yok.”… „Eğer Rama bir uzay gemisi ise bunlar onun mürettebatının bir kısmıdır. Nasıl doğdukları — veya yaratıldıkları — konusuna gelince; bunu size açıklayamam. Fakat cevabın orada… New York’ta olduğunu tahmin ediyorum. Eğer Kumandan Norton ve adamları Rama’da daha yeteri kadar kalacak olurlarsa, gittikçe artan sayıda ve şimdiden kes-tirilemeyecek davranışları olan daha kompleks yaratıklara rastlamaları mümkündür… hatta bu çizginin sonunda bu d.ünyanın gerçek yaratıcıları Romalılarla karşılaşabilirler… ve baylar böyle bir şey olduğu zaman da, artık hiçbir kuşku kalmayacaktır…”