126008.fb2
Kumandan Norton buluşmanın son dakikalarına kadar tekrar tekrar izlediği o televizyon yayınlarını hiç unutmuyordu. Ancak o yayınlarda hiçbir elektronik aracın aktaramayacağı bir şey vardı. Bu da Rama’nın insanı etkileyen, bunaltan büyüklüğüydü.
Ay gibi veya Dünya gibi cisimlere iniş yaparken böyle bir etkiye hiç kapılmamıştı. Onlar birer dünyaydı ve büyük olmaları doğaldı. Kaldı ki o, Rama’dan biraz daha büyük olan Jüpiter 8’e de iniş yapmıştı, oldukça küçük olmasına rağmen o bile doğal bir gökçismiydi.
İçinde bulunduğu paradoksu açıklamak çok kolaydı. Üzerine inmek üzere olduğu şey, el yapısı bir araçtı; insanın şimdiye kadar uzaya koyabildiği en büyük şeyden milyonlarca defa daha büyük bir araç. Rama’nın kütlesi en az on milyon kere milyon tondu. Böyle bir yapıt her tızay adamında sadece hayranlık uyandırmakla kalmaz, birlikte saygı ve korku hislerini de getirirdi. Bu yaşlanmamış metal yığınının kendilerine doğru yükseldikçe gökyüzünü doldurması onda bir değersizlik hatta garip bir hüzün hissinin doğmasına yol açıyordu.
Önceki deneylerine tamamen yeni olarak burada tehlike hissi de duyuyordu. Daha önceki inişlerinde sonucun ne olacağını bilirdi; her zaman için bir kaza olasılığı vardi, fakat bir kaza onlar için sürpriz olmazdı. Rama’da ise kesin olarak bildiği şey sadece sürprizdi.
Şimdi Endeavour silindirin kuzey kutbunun üzerinde yavaş yavaş dönen diskin tam merkezine bin metreden daha yakın bir uzaklıkta hafifçe dolanıyordu. Bu taraf silindirin Güneş gören yüzü olduğu için mahsus seçilmişti. Rama döndükçe merkeze yakın olan yerlerdeki bilmece yapıların gölgeleri, metal düzlük üzerinde uzun çizgiler meydana getiriyordu. Rama’nın kuzey yüzü, dört dakikalık gününün hızlı geçişini ölçen dev bir güneş saatine benziyordu.
Beş bin tonluk bir uzay gemisini dönen bir diskin tam ortasına indirmek Kumandan Norton’u rahatsız eden fikirlerin en hafifiydi. Bunun büyük bir uzay istasyonuna inmekten farkı yoktu. Endeavour’un yan jetleri ona Rama ile eşit bir dönme hızı sağlamıştı bile, ve Teğmen Joe Cal-vert’in gemiyi seyir kompüteri yardımı ile veya kendi başına bir kar tanesi yumuşaklığı ile aşağı indireceğini biliyordu. Joe gözlerini ekrandan ayırmadan „üç dakika sonra” dedi, „Rama’nın anti-maddeden yapılıp yapılmadığını anlayacağız”.
Norton, Rama’nın orijini hakkında o tüyler ürpertici teorilerden birini hatırlayınca gülümsedi. Eğer olasılığına pek inanmadığı bu teori doğru ise birkaç saniye sonra Güneş Sistemi kuruluşundan bu yana en büyük patlamaya şahit olacaktı. On binlerce tonun birlikte yok oluşu gezegenlere yeni bir Güneş sağlayacaktı.
Ancak görev çizelgesi bu uzak olasılığı bile hesaba katmıştı. Endeavour emniyetli bir uzaklık olan bin kilometreden jetlerinden birini Rama’ya doğru püskürttü. Genişleyen buhar ve duman hedefe vardığı zaman hiçbir şey olmadı. Birkaç miligram için bile olsa madde anti — madde teması korkunç patlamalar dizisine yol açabilirdi.
Bütün uzay kumandanları gibi Norton’da çok tedbirli bir adamdı. Rama’nın kuzey yüzünü uzun uzun ve dikkatle inceleyerek inecekleri noktayı seçti — Biraz düşündükten sonra çok belirgin olan bir noktaya, — eksenin 1617 tam ortasına — inmekten vazgeçti. Yüz metre çapında oldukça net işaretlenmiş daire şeklinde bir disk kutbun tam ortasına konmuştu. Norton bunun çok büyük bir hava deliğinin dış kapısı olduğundan kuşkulanıyordu. Bu içi boş dünyayı inşa eden yaratıklar uzay gemilerini de içeri alabilmek için bir yol bırakmış olmalıydılar. Bu nokta ana giriş için en uygun yerdi ve Norton kendi uzay aracı ile ön kapıyı kapatmanın uygun birşey olmadığını düşündü.
Fakat bu düşünce ortaya başka problemler çıkardı. Eğer Endeavour eksenden birkaç metre öteye bile konsa, Rama’nın hızlı dönüşü onu kutuptan öteye sürüklemeye başlayabilirdi. Başlangıçta santrfüj kuvvet, zayıf fakat devamlı ve amansız olacaktı. Kumandan Norton gemisinin kutup düzlüğünde kayması, her dakika daha çok hız kazanarak saatte bin kilometre hızla diskin kenarından boşluğa savrulması düşüncesine tahammül bile edemezdi.
Rama’nın Dünya’nın binde biri kadar olan çekim gücünün bunu engellemesi mümkündü. Bu güç Endeavour’u birkaç tonluk bir çekimle yerinde tutabilir ve eğer yüzey de yeterli derecede sert ise gemi kutba yakın bir yerde kalabilirdi. Fakat Kumandan Norton bilinmeyen bir sürtünme gücü ile bilinen bir santrfüj gücün nasıl dengeleneceğini bilemezdi.
Şans eseri olarak Rama’yı inşa edenler buna bir çözüm de getirmişlerdi. Kutup ekseninin etrafında eşit aralıklarla üç tane on metre kadar çapı olan ilaç tüpü şeklinde yapı yer alıyordu. Eğer Endeavour bunlardan ikisinin arasına inerse santrfüj sürüklenme onu bu yapılardan birine bitiştirecek uzay gemisi de, tıpkı bir geminin dalgaların etkisiyle rıhtıma yapışması gibi, yerinde sağlamca kalacaktı.
Joe „on beş saniyeye kadar iniyoruz,” derken dikkatini dokunmak zorunda kalmamak için dua ettiği yedek kontrollere vermişti. Kumandan Norton bütün bunların çok kısa bir zaman süresine sığması gerektiğini çok iyi biliyordu. Şüphesiz bu, bir buçuk yüzyıl önce Ay’a yapılan inişten sonra gerçekleşen en önemli inişti.
Gri ilaç kutuları kontrol kulesinin yanından yukarı yükseldiler, tepki jetlerinin son tıslamaları duyuldu, sonra da oldukça kuvvetli bir sarsıntı hissedildi.
Son haftalar boyunca Kumandan Norton bu anda Dünya’ya neler söyleyeceğini düşünmüştü. İşte o an gelip çatmıştı. Söyleyeceği sözleri sanki tarih seçti ve Norton otomatik bir şekilde geçmişin yankısını tekrarladı.
„Rama üssü. Endeavour kondu.” Daha bir ay önce böyle bir şeyin olabileceği aklına gelmezdi. Emir geldiği zaman gemisi, asteroid alarm sinyallerini kontrol ve bozulanları değiştirme gibi, normal görev turundaydı. Rama Güneş etrafında kıvrılıp kendini yıldızlara fırlatmadan önce onunla buluşabilecek yapıda ve uzaklıkta olan elde mevcut tek araç Endeavour’du. Böyle olduğu halde Güneş Araştırma Bölümü’nün üç gemisinin tüm yakıtını almaları gerekmişti. Bu gemilere tankerler yakıt götürünceye kadar üçü de boşlukta çaresiz olarak sürüklenmeye devam edeceklerdi. Norton; Calipso, Beagle ve Challenger’in kaptanlarının onunla uzun bir süre ahbaplık etmekten kaçınacaklarından korkuyordu.
Bütün bu fazla yakıta rağmen uzun ve zorlu bir takip olmuştu. Endeavour onu yakaladığı zaman Rama Venüs’ün yörüngesi içine girmişti bile. Bu gerçekten hiçbir uzay gemisinin başaramayacağı bir zaferdi. Artık önlerindeki haftaların bir saniyesinin bile boşa harcanmaması gerekiyordu. Dünya’da Dinlerce bilim adamı böyle bir inceleme fırsatı için seve seve ruhlarını bile satarlardı, ancak şimdi ellerinden, olayları dudaklarını ısırarak televizyondan izlemek ve Rama’daki çalışmaların en iyi şekilde nasıl yapılabileceğini düşünmekten başka, birşey gelmiyordu. Araştırmalara katılma isteklerinde haklıydılar, fakat yapılabilecek hiçbir şey yoktu. Gök mekaniğinin amansız kanunları Endeavour’un insanlığın Rama ile temas kurabilecek ilk ve son uzay gemisi olmasına karar vermişti.
Dünya’dan devamlı olarak aldığı öğütler Norton’un sorumluluğunu hiç hafifletmiyordu. Eğer ani kararlar vermesi gerekse kimse ona yardım edemezdi. Görev kont — 19 rol ile radyo teması zaman açığı şu anda on dakikaydı ve gittikçe de artmaktaydı. Elektronik haberleşme bulunmadan önceki günlerde, emirlerini mühürlü zarflar içinde alan, merkezle devamlı haberleşme olanakları olmayan geçmişin büyük denizcilerini sık sık düşünürdü. Acaba onlar hata yapmışlar mıydı? Kimse bilemezdi.
Aynı zamanda bazı kararların da Dünya’ya bırakılacağına memnundu. Şimdi Endeavour’un yörüngesi Rama ile birleşmişti. İkisi tek bir vücut halinde Güneş’e doğru gidiyorlardı. Kırk gün sonra Güneş’e en yakın noktaya vararak yirmi milyon kilometre yakınından geçeceklerdi. Bu mesafe çok tehlikeli olduğundan çok önceden Endeavour geri kalan yakıtını kendisini daha emin bir yörüngeye sokmak için kullanacaktı. Rama’dan tamamiyle ayrılmadan önce onu incelemek için üç hafta kadar süreleri vardı.
Bundan sonra iş Dünya’ya düşüyordu. Endeavour çaresiz bir şekilde kendisini yaklaşık olarak elli bin yılda diğer yıldızlara ulaştıracak bir yörüngede hızla gitmekte olacaktı. Endişelenmeleri öğütlenmişti. Görev Kontrol onların yakıtını tamamlamaya, gerekirse peşlerinden hiçbir masraftan kaçınmadan yakıt tankerleri göndermeye ve bütün yakıt boşaltıldıktan sonra tankerleri uzayda terketmeyi göze aldıklarına dair onlara söz vermişti. Rama, her riski göze almaya değen bir ödüldü. İntihar görevi dışında.
Ancak, iş buna bile dayanabilirdi. Kumandan Norton bu konuda gerçekçi düşünüyordu. Yüzyıllardır ilk kez tam anlamıyla esrarengiz bir cisim insanların karşısına dikilmişti. Esrar ne bilim adamlarının ne de politikacıların kabul edebileceği bir durumdu. Eğer bu sırrı çözmenin bir bedeli varsa Endeavour ve mürettebatı feda edilebilirdi.