126008.fb2 Rama ?le bulu?ma - читать онлайн бесплатно полную версию книги . Страница 6

Rama ?le bulu?ma - читать онлайн бесплатно полную версию книги . Страница 6

İLK EVA

Rama bir mezar kadar sessizdi. Kimbilir, belki de gerçekten öyleydi. Ne hiçbir frekans üzerinden herhangi bir radyo sinyali, ne Güneş’in artan ısısının yol açtığı mikro-sarsıntılar dışında sismografların saptayabileceği ufak bir sarsıntı, ne bir elektrik cereyanı, ne radyoaktivite… Rama uğursuz denebilecek bir şekilde susuyordu. O kadar ki bir asteroidin bile daha gürültülü olduğunu düşünüyorlardı.

Norton kendi kendine „Ne bekliyorduk ki?” diye sordu. „Bir karşılama komitesi mi?” Düş kırıklığına mı uğramıştı yoksa ferahlamış mıydı, bir türlü karar veremiyordu. Artık her durumda insiyatifin onun üzerinde kaldığı ortadaydı.

Ona verilen emirlere göre yirmi dört saat bekleyecek sonra çıkıp etrafı inceleyecekti. O ilk gün gemide kimse uyuyamadı. Görevli olmayan mürettebat bile hiçbir yararı olmadan Rama’yı sonda eden çeşitli aletlerle uğraşmakla yahut sadece gözetleme pencerelerinden geometrik, ruhsuz manzarayı seyretmekle vakit geçirdiler. Bu dünya canlı mıydı? Bu soruyu kendilerine defalarca sordular. Yoksa ölü müydü? Yoksa sadece uyuyor muydu? İlk EVA’da Norton yanına sadece bir arkadaş aldı. Dayanıklı ve becerikli yaşam — destek subayı Teğmen Kari Mercer. Geminin görüş uzaklığının dışına çıkmaya hiç niyeti yoktu, eğer ortaya bir mesele çıkarsa, hiç olmazsa gemisi emniyette olurdu. Bununla beraber bir önlem olarak mürettebattan ikj kişiyi giyimli olarak çıkış kapısının dışına dikti.

Rama’nın birkaç gramlık birleşik çekim ve santrfüj gücü onlara ne zorluk veriyor ne de güçlük çıkartıyordu. Tümüyle kendi jetlerine güvenmek zorundaydılar. Norton ilk fırsatta gemi ile ilaç kutuları arasına ağ şeklinde kılavuz ipleri germeye karar verdi. Böylece o bölgede yakıt harcamadan dolaşabileceklerdi.

En yakın ilaç kutusu çıkış kapısından on metre uzaktaydı. Norton ilk önce iniş sırasındaki çarpmanın gemiye bir hasar verip vermediğini kontrol etmek istiyordu. En-deavour eğri duvarın üzerinde birkaç tonluk bir basınç ile duruyordu. Bu basıncın her yerde aynı olduğuna emin olduktan sonra yuvarlak yapının etrafında dolaşarak ne olduğunu anlamaya çalıştı.

Norton daha birkaç metre yol almıştı ki karşısına düz ve madeni görünüşlü bir duvar çıktı, jlk önce bunun hiçbir yararlı görevi olmayan garip bir dekorasyon olduğunu zannetti. Daire şeklinde dizilmiş altı tane derin oluk veya delik duvarın içine oyulmuştu ve onların içinden çembersiz dümen dolabı parmaklıklarını andıran haç şeklinde altı çubuk uzanıyordu, en ortada küçük bir tekerlek vardı. Duvara gömülmüş gibi duran tekerleğin ne yöne doğru döneceğini belirten hiçbir işaret yoktu.

Gittikçe büyüyen bir heyecanla dümen dolabı parmaklıklarının uçlarının bir elin (kıskacın veya dokunaçların) tutabilmesi için daha derin şekilde oyulmuş olduğunu gördü. Eğer biri önüne durup duvardan destek alarak parmaklıkları kendine doğru çekerse…

Bir kadife yumuşaklığıyla tekerlek duvardan çıktı. Norton bu uzay aracı dışındaki her bölümün asırlar önce vakum kaynağı yapıldığına ve yerinden oynamayacağına inandığından elinde dümen tekerleği ile ortada kalıverin-ce son derece hayret etmişti. Gemisinin dümenine geçmiş eski yelkenlilerin kaptanlarından birine benziyordu.

Başlığındaki güneş siperi yüzünün ifadesini Mercer’-den sakladığı için çok memnundu.

Şaşırmış fakat aynı zamanda kendine kızmıştı; belki ilk hatasını yapmıştı bile. Acaba Rama’nın içinde alarm zilleri çalıyor muydu? Acaba bu düşüncesizce hareketi tehlikeli bir mekanizmayı harekete geçirmiş miydi? Fakat Endeavour’dan hiçbir değişiklik olmadığı raporu geldi. Gemideki araçlar hafif ısı çıtırtıları ve onun hareketlerinden başka hiçbir şey kaydetmemişlerdi.

„Evet Kaptan — tekerleği çevirecek misin?” Norton bir kez daha kendisine verilen emirleri düşündü. „… Kararını kendin ver fakat ihtiyatlı ol…” Eğer her hareketini görev kontrola danışacak olsa hiçbir şey yapamazdı. Mercer’e sordu: „Senin düşüncen ne Kari?” „Bunun bir çıkış kapısının el kontrolü olduğu belli. Belkide enerji düşmesi halinde acele durumlarda kullanılmak için yapılmıştır. Ne kadar ileri olursa olsun her teknoloji böyle önlemlere muhakkak baş vurur.” „O halde muhakkak arızalara karşı da otomatik kontrolü vardır,” diye Norton kendi kendine söylendi. „Ancak sistem için bir tehlike yoksa çalışır bu…” Dümen dolabının karşılıklı iki çubuğunu elleriyle kavradı, ayaklarını sıkıca yerde dayadı ve tekerleği döndürmeyi denedi, tekerlek hareket etmedi. „Bana yardım et” dedi Mercer’e. Her ikisi de birer çubuktan tutarak bütün güçleriyle tekerleği çevirmeye çalıştılar fakat en ufak bir kımıldama olmadı.

Elbette Rama’daki saatlerin ve türbişonların onların Dünya’da alıştıkları yöne dönmesi şart değildi.

„Diğer yönü deneyelim” diye Mercer teklif etti. Bu kez mukavemet yoktu, tekerlek rahatça tam bir daire çevirdi, sonra çok yumuşak şekilde bir mekanizma çalışmaya başladı.

Yarım metre ötede ilaç tüpünün yuvarlak duvarı bir intiridye kabuğu açılır gibi yavaşça hareket etmeğe başladı. Dışarı kaçan havanın etkisiyle içerden fırlayan bir kaç toz parçası üzerlerine düşen Güneş’in etkisiyle elmas parçaları gibi panldadılar.

Rama’ya giden yol açılmıştı.